Ecoexist: Doğayla Birlikte Varoluşa Dair

The Letter Art Gallery’nin 24 Ekim – 21 Aralık 2022 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Ecoexist sergisi, insanın doğayla birlikte var olma biçimlerini çağdaş sanatçıların imgeleri üzerinden izleyiciye sundu. Sergi, Aldo Leopold’un insanların; tüm hayvanlar, bitkiler ve cansız doğayla beraber bir toplum oluşturduğunu savunan “toprak etiği” düşüncesinden esinlenmiştir. 

Toprağın bir topluluk oluşu ekolojinin temel kavramıdır, ama toprağın sevilmesi ve sayılması

etiğin bir uzantısıdır.

Aldo Leopold

Aldo Leopold (1887-1948), “toprak etiği” kavramıyla tanınan Amerikalı doğa korumacı, ekolog, eğitimci ve yazardır. Leopold’un “Bir Kum Yöresi Almanağı” adlı kitabında geliştirdiği felsefesi, insanların doğadaki yerlerini anlamalarının önemini ve bununla birlikte gelen etik sorumluluğu vurgulamaktadır. 1949’da, Aldo Leopold’un ölümünden sonra yayımlanan denemelerinden oluşan “Bir Kum Yöresi Almanağı”, 20. yüzyılın ortasından bu yana ekolojik hareketin ve düşüncenin temel referanslarından biri olmuştur.

Leopold’un toprak etiği, doğanın tüm bileşenlerinin birbirine bağlı olduğunu kabul eden bütüncül bir yaklaşıma sahiptir. Leopold’a göre insanlar kendilerini biyotik topluluğun üyeleri olarak görmeli, toprağa saygı göstermeli ve özenli davranmalıdır. Toprak bu yaklaşımda sadece bir katman değildir, su, hayvanlar ve bitkiler dahil olmak üzere doğadaki tüm unsurları içerir. Toprak, korunmayı hak eden, yaşayan ve nefes alan bir varlıktır.

Toprak etiğinin öne sürdüğü önemli yaklaşımlardan biri, yaşam hakkına sahip olanların sadece insanlar olmadığını kabul etmektir. Leopold, her canlı organizmanın doğada yaşam hakkına sahip olduğunu ve insanların kendi çıkarları için diğer türlere zarar verme hakkının olmadığını savunmuştur. Bu kavram insan merkezci değildir, yani insanların kendilerini evrenin merkezi olarak görmemeleri gerektiğinin altını çizer.

Leopold, insanların toprak piramidinin dengesini ve doğanın tüm bileşenlerini koruma sorumluluğu olduğuna inanmaktaydı. Herhangi bir türün veya ekosistemin yok edilmesinin, doğal dünyanın geri kalanı için ciddi sonuçları olabileceğini savunmuştur. Örneğin, yırtıcı bir türün kaybı, otçulların bitki topluluğuna zarar verebilecek aşırı popülasyonuna ve nihayetinde ekosistemin çökmesine yol açabilir. Sadece insanlara doğrudan fayda sağlayanları değil, doğal dünyanın tüm bileşenlerini korumanın önemini vurgular. Aynı zamanda insanların doğal dünyada oynadıkları kritik rolü ve bununla birlikte gelen etik sorumluluğu da kabul etmeyi önerir.

Doğa etiğini uygulamanın en önemli zorluklarından biri, doğa hakkındaki mevcut zihniyeti değiştirmektedir. Toprak, insanlar tarafından uzun süredir, korunması gereken canlı bir varlık olarak değil, kendi yararlarına sömürülecek bir kaynak olarak görülmüştür. Toprak etiğini benimsemek için zihniyeti değiştirmeli ve tüm canlı organizmaların birbirine bağlı olduğu kabul edilmelidir. İnsanî eylemlerin, kısa vadeli ihtiyaç ve arzuların ötesinde geri dönülemez sonuçları olduğu kabul edilmelidir. 

Sonuç olarak, Aldo Leopold’un toprak etiği, doğal dünyanın tüm bileşenlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu kabul eden bütüncül bir koruma yaklaşımıdır. Toprağa saygı ve özenle davranmanın önemini vurgular ve biyotik topluluğun bir üyesi olmanın getirdiği etik sorumluluğu kabul eder. Toprak etiği, doğayı gelecek nesillere miras bırakabilmeyi sağlayacağına inanır, eğer insanlar uygulamayı başarabilirse… 

Kaynak:

Aldo Leopold, “Bir Kum Yöresi Almanağı”, Çeviren Ufuk Özdağ, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2020. 

Hacettepe Üniversitesi, Toprak Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi

http://www.topraketigi.hacettepe.edu.tr/aldo_leopold.shtml

Aldo Leopold ve Toprak Etiği, Permakültür Araştırma Enstitüsü

permacultureturkey.org/aldo-leopold-ve-toprak-etigi/

E-C-O-E-X-I-S-T

24 Ekim – 21 Aralık 2022 @ Cleantech Hub İzmir

Ali Kanal

Başak Özkutlu

Berkanfo

Borga Kantürk

Ceylan Eşit

Emirkan Cörüt

Gizem Güler

Gizem Hız

Hazal Arol

Kaybid

Mehmet Dere

Murat Ateşli

Talha Demiral

*Görsel: Mehmet Dere, “Self-drawing”, 2021, Desen, kâğıt üzerine karakalem, 42 x 31 cm.